13 Nisan 2010 Salı

Kariyer İçin Neler Gerekli?

İşinizde çok iyi olduğunuz halde istediğiniz noktada olmadığınızı düşünüyorsanız başarıyı destekleyen bu ipuçlarına bir göz atın…

Patronunuz, zenginler listesi ya da okuduğunuz bir başarı hikayesi… Bu isimlerin nasıl üst düzey iş adamlarına dönüştüklerini hiç düşündünüz mü? İşteki başarılarının dışında ne yaptılar da iş dünyasının yıldızları arasında yer aldılar? Aslına bakarsanız bu konuda uygulanabilir tek bir reçete olmadığı gibi tüm bu başarı hikayelerinin hepsi birbirinden farklılık gösteriyor. Bakın bir danışman “Başarılı bir üst düzey yönetici olmada iş dışındaki faktörlerin etkisi nedir” sorusuna takılmış ve 8 maddelik bir liste çıkarmış. Başarıyı tetikleyen iş dışındaki bu etkenlerin kişinin kendisi tarafından kontrol edilebilir şeyler olduğunu söyleyen danışmanımız “İş dünyasında başarılı olmak isteyenler bahaneleri bir kenara bıraksın” diyor…

1- Geyik muhabbeti: Neyi bildiğinizden ziyade kimi bildiğiniz önemli. İş dünyasının eskileri bunun doğuştan ve sadece bazıları için geçerli olduğunu düşünüyordu. Ancak bugünün “hiper sosyal network” dünyasında bu tamamen kişinin kendisine bağlı. Ve iş dünyası için her zamankinden çok daha önemli…

2- Dış görünüş: Teoride önemli olduğu ve fark yarattığı düşünülse de pratikte uzun, kısa, çirkin, şişman, zayıf olmak çok önemli değilmiş gibi görünüyor.

3- Şans: Şanslı olmak için çok becerikli ya da zeki olmaya gerek olmadığı düşünülür. Ancak iş dünyasının efsaneleri fırsatlara açık olarak, sosyal ağlarını geniş tutarak, içgüdülerini dinleyerek kendi şanslarını kendileri yarattılar.

4- Zamanlama: Zamanlamanın her şey olduğu söylenir. Kurumsal basamakları tırmanmak söz konusu olduğunda bu tamamen doğrudur. Bunun anlamak için çevrenizde en son terfi alanlara bakmanız yeterli…

5- Yetiştirilme tarzı: Zengin aileler çocuklarına iş bağlantıları yapabilecekleri kapılar açarken fakir aileler iş etiğine önem verirler. Bu iki uç arasında da sınırsız kazanımlar söz konusudur. İş dünyasında her iki yetiştirilme tarzından da örnekler yer alır. Önemli olan aileden temelde ne kazanıldığıdır…

6- Mizaç–huy: Söz konusu kişilik olduğunda her telden üst düzey yöneticiye rastlamak mümkün. O noktaya ulaşmada yetiştirilme kadar ilgisi yoktur bu konunun.

7- Giyim tarzı: İş dünyasının giyim tarzı giderek daha çok rahat ve günlük giysilere kayıyor. Ancak örneğin potansiyel bir müşteri ile ilk buluşmaya gidiyorsanız klasik bir takım giymek en iyisidir. Çünkü ilk etkiyi yapmak için sadece tek bir şansınız vardır.

8- Bakımlı olmak: Bill Gates gibi dahi girişimciler özensiz halleriyle de iş dünyasında kabul görürler. Bunun nedeni onların çok zeki olmasıdır. Fakat sizin bizim gibi iş dünyasının sıradan insanları söz konusu olduğunda aynı yöntem işlersiz kalır. Bakımlı olanlar dağınıklara tercih edilir

Nazım Hikmet

Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde tutsaklık günleri. Koğuş arkadaşlarını okumaya
Yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım etmektedir.
Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:
- Nazım DA buradaymış, çağır DA görelim nasıl biridir? Der.
Nazım'i odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş
Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve:
-Demek Nazım sizsiniz, der. Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa
Bir konuşma sonrası,
Gidebilirsiniz, der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:

-Ömer Hayyam adını duydunuz mu? Diye sorar.
Müfettiş hemen atılır:
-Kim duymaz Hayyam'i.
Nazım:
-Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? Diye sorar.

Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür, görüyorsunuz sanatcıyı
anımsadınız AMA
hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak AMA dönemin Adalet
Bakanı'nı ve sizi kimse anımsamayacak, der çıkar.
Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır AMA Nazım
koğuşunun yolunu tutmuştur.

RİSKLER !

Gülmek; "SAF" denme riskini göze almaktır.
Ağlamak ise; "DUYGUSAL" görünme riskini...
Birine yakınlaşmak; "KENDİNİ KAPTIRMA" riskini,
Duygularını açmak; "KENDİNİ ORTAYA KOYMA" riskini,
Hayalleri ve düşünceleri sergilemek ise;
"ONLARI BAŞKASINA KAPTIRMA" riskini göze almaktır.
Sevmek; "KARŞILIK GÖREMEME" riskini...
Yaşamak ise; "ÖLME" riskini göze almaktır.
Umutlanmak; "HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMA" riskini
Çabalamak ise; "BAŞARISIZ OLMA" riskini göze almaktır...
Ama riskler yaşanmalıdır,çünkü; hayatımızın en büyük riski hiç risk almamaktır.!
Hiç risk almayan kişi, belki acı ve üzüntülerden konunabilir
ama büyüyemez, sevemez, değişemez, hissedemez, öğrenemez.
Garanti arayışlarıyla zincirlenmiş bir köle olarak yaşarken,
bedelini; özgürlüğünü kaybederek öder.
Sadece; riski göze alabilen kişi hürdür.
Leo F.Buscaglia

Uygulamak Şart

En çok beş yaşında idim. Babaannem rahmetli, pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyor. Çocukluk işte;
“Aman babaanne!” dedim. “Bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya, yorulmaya değer mi?”
Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu. “Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun!“ dedi. “Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanın göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?” Utancımdan kıpkırmızı olmuştum!

Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain'in proposlarını okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain;
“Bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur.” diyordu. İlave ediyordu:
“Bir iğnenin üretiminde binlerce insanın alın teri, göz nuru, el emeği vardır.” diyordu.

On dokuz yıl evveldi. Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. “Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın.” diyordu. “Yanda bir kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun.” Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde “İsveç çeliğinden yapılmıştır.” diye yazardı. İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.

İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda, radyolar, televizyonlar, bir haberi duyurur:
“Şu tarihte, şu saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa; velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.”

Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekâmül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Böyleleri ile zavallı, evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler. Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır. Vaktiyle Japon ekonomisi bir darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;“Şu andan itibaren, Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.”
Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok. Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak...

Gerekmediği halde elektriği yakmakla,
Suyu kapamadan boş yere akıtmakla,
Dünyamızda o kadar aç varken, bizim çöpe döktüğümüz yemeklerle,
Attığımız ekmeklerle, kullanılabilecek eşyalarla,
Dikkat etmeyerek çocuklarımızın geleceğini kirletmekle,
“Adam sen de”ciliğimizle biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?

Hayat çok ince, akıl almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, ilkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım:

“Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı,
Bir at bir komutanı,
Bir komutan bir orduyu,
Bir ordu bir ülkeyi kurtarır.” diyordu…

Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım, ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.

İş görüşmelerinde beden dili

İş görüşmeleri sırasında kendimizi rakip sahadaymış gibi hissederiz. Bunun nedeni bilmediğimiz bir ortamda kendimizi gergin hissetmemiz. Çünkü orası bizler için adeta bir arena. Karşımızdaki matadora karşı galip gelmeye çalışırız.
O halde bu arenada neler yapmalıyız.
Herşeyden önce iş başvurusu yapacağınız kurumu, stratejilerini, misyonunu, ürünlerini bilmeniz gerekir. İş başvurusunda bulunduğu işletmeyi tanımayan kimsenin şirket kültürüne geç adapte olacağına inanılır.
Görüşmeye son derece uygun, şık ama abartılmamış bir kıyafetle, mümkünse takım ile gitmeli. Bayanların da takım elbise giyinmesi uygun olur ama etek (mini olmamalı), ceket, gömlek uyumluluğunda bir kıyafet de oldukça uygun olabilir.
Ayakkabılarınız çamursuz ve boyalı olmalı.
Beyler traşlı ve temiz kokular sürünerek, bayanlar hafif makyajlı ve yine ağır olmayan hafif bir parfüm kullanarak gitmeliler.
Görüşmeye 5 dakika da olsa sakın geç gitmeyin. Görüşmenin önemli kriterlerinden biri zamanı kullanma becerisidir. Artık işletmeler zamanını uygun ve etkili kullanan personele yatırım yapıyor. Daha ilk dakikada gecikerek zamanlama konusunda kötü puan almak istemezsiniz değil mi? Gecikiyor olmanız size negatif puan kazandırmanın dışında,
o görüşmeye soluk soluğa girmenizi ve konuşmanızın ahenginin bozulmasını sağlar. Bu da kendinizi ifade etmede size sıkıntılar yaşatır. Trafik durumu, hava durumu, evinizin iş yerine uzaklığı, çalmayan saatler vs... artık kimsenin umrunda olan şeyler değil.
Bilgisayar, internet çağının nimetlerinden yararlanın ve hava durumunu, yol durumunu önceden kontrol edin. Erken uyanmanız gerekiyorsa ve saatinize güvenmiyorsanız, Telekom'un otomatik uyandırma servisine uyandırma talimatı bırakın, ama sakın mazeret
bildirmeyin (çok ciddi bir sebebiniz yoksa).
En fazla 10 dakika önce, ideali 5 dakika önce görüşme yerinde bulunmak ve ortamı analiz etmek sizin için iyi olur. Çevrede bulunan insanları rahatsız etmeden gözlemleyin ve durumunuz uygunsa kat sekreterinden kurum ile ilgili bilgi almaya yönelik sohbetlerde
bulunun.
Görüşme sırasında elinizde çantanız ve ajandanız ya da en iyisi PALM gibi teknik bir ajandanızın olması size çok şey kazandırır. Çantanızı açtığınızda içinde devlet arşivi varmış gibi dağınık bir görüntü olmamasında yarar var. Görüşmenizde not almanız gerekebilir; o açıdan ajandanızı ya da palminizi etkili kullanın.
Size ikram edilen çayı, kahveyi mutlaka kabul edin ve o ortamın bir parçasıymışsınız rahatlığında davranın.
Görüşmeye karşınızdakine sempatik bir tarzda selam vererek başlayın. Tebessüm etmeniz size puan kazandırır.
Görüşmeye erken gidip ortamda aldığınız ilk imajın kısa bir özetini yapmanızda ve bunun hoş bir izlenim olduğunu belirtmenizde yarar var.
Tokalaşmanız ne ezik ne de üstünlük taslayıcı bir tarzda olmalı. Tokalaşmanız samimi olmalı. Aşırı hafifi tarz güvensizliğinizi, aşırı sert tarz kompleksinizi ortaya koyar.
Görüşmeniz sırasında karşınızdakinin gözlerine çok rahatsız etmeden bakın.
Oturma alanınızı belirleme şansı varsa (bazı işletmelerde görüşme odaları vardır) Sırtınızı boşluğa (kapı, pencere v.s.) gelmemesine dikkat edin. Sırtınızın boşlukta olması sizin kendinizi boşlukta hissetmenize sebep olabilir ya da her açılan kapıda geri dönüp bakmanız, rahatsız edici bir sahnenin oluşmasını sağlayabilir.
Konuşma sırasında koltuğunuza çok kasıntı oturmayın. Konuşmanın gidişine göre bazen eğilerek talepkar, bazen doğrularak güveninizi gösterin.
Görüşeceğiniz kurumun kimliği, görüşeceğiniz kişinin pozisyonu sizin bacak bacak üstüne atıp atmamanızda önemli rol oynar. En uygunu bacak bacak üstüne atmadan ama rahat edeceğimiz bir oturuş pozisyonu almaktır.
Görüşmenin gidişini ağırlıklı olarak görüşmeyi organize eden kişi belirler. Kurum hakkında bir şeyler bildiğinizi düşünüyorsanız ve bilginizin doğruluğundan eminseniz sizin orayı niçin seçtiğinizin nedenlerinden biri olarak gösterebilirsiniz.
Eğer iş değiştirecekseniz asla ayrıldığınız ya da ayrılacağınız kurumu kötülemeyin. Bu profesyonelce bir davranış olmaz. Tercih nedeniniz kariyeriniz olabilir, farklı bir kurum kimliğini yaşamak olabilir, farklı bir iş koluna yönelmek olabilir, evinize yakın bir
yer tercihi olabilir (Bazen bu başka bir soruyu beraberinde getirebilir: "Biz kurum olarak şu an çalıştığımız yerden başka bir yere taşınsak bizden de mi ayrılırsınız?" gibi.
Maaşınızın yetersizliği bir neden olmasın. Tabii ki para için, kendimizi geliştirmek, daha iyi bir yaşam standardına kavuşmak için çalışıyoruz ama bunu parasal bir tercih nedeni olarak göstermeniz çok doğru olmaz. Görüşmeler sırasında parasal nedenleri söyleyip, elinizle de para işareti yapmanız çok ters karşılanır. (Espri niyetine bunu yapmak bile hoş değil.) İş görüşmelerinde bir çok kişinin sınıfta kalmasını sağlayan neden "Ne kadar maaş düşünüyorsunuz?" sorusuna verdikleri cevaptan kaynaklanır.
Kurumsal kimliği oluşmuş bir işletmede asla bir para miktarından bahsederek talepte bulunmayın. Vereceğiniz en ideal cevap "Sizin gibi kurumsal kimliği oluşmuş bir işletmede benim pozisyonuma uygun bir ücret politikanızın olduğunu tahmin edebiliyorum. Ben bu politikaya uyum sağlamayı tercih ederim." Kurumsal kimliği oturmuş ve çok yönlü çalışan bir çok işletme de performansınız değerlendirilirken size
emeğiniz ölçüsünde ekonomik rahatlık verilir. Onun için ekonomik nedenleri ilk görüşmelerde sınıfta kalma nedeni yapmayın.
İş görüşmelerinde uygun ortam oluştuğunda adeta bir markayı pazarlar gibi kendinizi pazarlamakta tereddüt etmeyin. Ülkemimizde yaygın olmasa da kişiler de markalaşabilirler. Markalaşmanız sizin yetenekleriniz, deneyimleriniz, işe katma değeriniz, nitelikleriniz gibi özelliklerin birleşiminden oluşan bir bütündür. O açıdan nasıl
bir marka müşteriye pazarlamasında o markanın faydası ve farkı önemliyse siz de o kuruma katacağınız faydaları ve rakiplerinize göre farkınızı anlatın.
Görüşme sonrasında görüşmenin sonucunu ne zaman öğrenebileceğinizi sorun. Görüşmeden ayrılırken size zaman ayırdıkları için teşekkür etmeyi sakın unutmayın. Sadece görüştüğünüz kişiyi değil aynı zamanda sekretere ve görüştüğünüz diğer kişilere de iyi günler dileyin. Sağlıklı iletişimi sağlıklı beyinler kurarlar. Karşınızdaki kişinin pozisyonu ne olursa olsun, küçümsemeden ileşitimde bulunmaktan asla çekinmeyin.

GÜNÜN SÖZÜ

Düşmanlarınızı sevin çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir
BENJAMIN FRANKLIN

İDEALLER ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ

Yaptığımız şeyler için pişmanlık zamanla geçer, ne var ki, yapmadığımız şeylere pişmanlığın çaresi yoktur. Sydney J. Harris
Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur. P.Drucker
Gücüne eşit hayaller için dua etme. Hayallerine eşit güç için dua et. Micheal Nolan
Eğer ağaca çıkmak istiyorsanız, yıldızlara çıkmaya niyet edin, başarırsınız. Konfüçyüs
Onların peşinden gidecek cesaretiniz varsa, bütün rüyalar gerçek olabilir. Walt Disney
Mucize, enerjinizi korkularınıza değil rüyalarınıza verdiğiniz zaman başlar.
İnsanoğlunun yapacakları, hayal ettikleri ile sınırlıdır. Arthur C. Clarke
Umutla yolculuk etmek, gidilecek yere varmaktan çok daha zevklidir. Robert Louis Stevenson
Politikacılar, gelecek seçimi; devlet adamları, gelecek kuşağı düşünür...
İdealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır..

GİRİŞİMCİ KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ

(Girişimci bir kişiliğe mi sahipsiniz)


İş hayatında başarıyı yakalamanın önemli sırlarından biri de girişimcilik. Düzce Üniversitesi Turizim İşletmeciliği bölümünden Girişimcilik uzmanı Yrd.Doc.Dr Öznur BOZKURT girişimci kişilik özellikleriyle ilgili yazdığı makalede girişimci kişilerin özelliklerini şu şeklide tanımlıyor:
"Girişimci kişilik yapısı, girişimciyi diğer insanlardan ayırt eden özellikleresahiptir. Girişimciliğe başlayan kişinin belirli bir vizyona sahip olarak, bitmek bilmeyen bir girişimcililik tutkusuna ve başarma arzusuna sahip kişilik özelliklerinde yaratıcı, atak, çabuk karar verebilen, analitik düşünme yeteneğine sahip kişiler olduğu görülmektedir. girişimci kişiler iş hayatının zorluklarına katlanabilecek güce sahip, risk almaya yatkın kişilerdir. (TEKİN,1999).
Risk Alma Eğilimi: Girişimci kişilik özelliklerinden en önemlisi risk alma eğilimi yada risk almaya yatkınlıktır. Finansal, sosyal veya psikolojik olarak risk alma girişimcilik sürecinin bir parçasıdır. Risk almaktan korkmamak ve gözü kara olmak benzer kavramlar olarak tanımlanabilir. Girişimci risk, beklenen getirinin maksimum olacağına inanç ve akılcı karar verme yoluyla girişimi gerçekleştirmeyi içerir. (ARIKAN,2002). Girişimci ileriyi görebilen bir kişidir. Tehlikeden kaçmaz. Girişimci daima yeni ve riskli fikirleri geliştirmeye ve fırsatları tamamen değerlendirmeye çalışan bir öncüdür.
Belirsizlik Toleransı: Girişimcilerin belirsizliğe karşı toleransları daha yüksektir. Girişimcilik için bu önemli bir özelliktir. Çünkü, çok az durum yeni bir işe başlamaktan daha fazla belirsizlik içerebilir. Kararlar hangi seçeneğin başarılı olacağı konusunda açıklık ve belirginlik olmadan alınır. Bu özelliklere sahip bir girişimci birçok kişinin cesaret edemeyeceği belirsizlik düzeylerinde risk alarak işini sürdürmeye devam eder. (www.ytukvk.org.tr:2005).Belirsizlikten kaçınma eğilimi düşük bireylerin bilgiye önem verdikleri, ip uçlarını yorumlama eğiliminde oldukları, bilgiyi aktarma becerilerinin yüksek olduğu ve bu kişilerin, insanların içsel özelliklerine daha duyarlı oldukları görülmektedir.
Başarma ihtiyacı Duyma:Tartışmalı girişimcilik özelliklerinden birisi de girişimcinin başarı ihtiyacıdır. Mc Clelland�n başarı ihtiyacı konusundaki çalışması girişimcilerin psikolojik özelliklerini tanımlamaktadır. Psikologlara göre düşük başarı güdüsüne sahip bireyler mevcut durumlarından hoşnut görünürler. Diğer taraftan, yüksek seviyede başarma güdüsüne sahip bireyler bazı mükemmelliklere ulaşmak için yarışmayı sever ve kendi işlerinden kişisel olarak sorumlu olmayı tercih ederler. Soyşekerci�e (2001:35) göre, yüksek başarı ihtiyaç seviyesine sahip olmak girişimcilerde bulunması gereken özelliklerden birisidir. Bu özelliğe sahip insanlar, kendi çabalarıyla sonuç almayı, normale göre zor hedefler seçmeyi nasıl yapabildiklerini gösterecek neticeyi hemen almayı severler (www.kho.edu.tr:2005).
Kontrol Odağı: Kontrol odağı bir bireyin, yaşamında ödül ve cezalar hakkındaki algılamalarını, yaşamındaki olayları kontrol edip edemeyeceğine olan inancını yansıtır.
Dış kontrol odağına sahip kişiler, kontrol edemeyeceklerine inandıkları için çevrelerini tehditkar olarak algılarlar buna bağlı olarak da kızgınlık ve düşmanlık içeren tepkiler verirler. İç kontrol odağına sahip kişiler ise; stresli durumlara daha yapıcı ve sorun çözücü tepkiler gösterirler. Dolayısıyla, yeni fırsatlar arayan ve yenilikçi tutumlar sergileyen girişimcilerin kendi yaşamlarındaki olayları kontrol etme kabiliyetine sahip olması gerekmektedir (ERDEM ve Diğerleri,2002). Başarılı girişimciler kendilerine inanırlar. Kendi girişimlerindeki başarı veya başarısızlığın kader, şans, veya benzer güçlerce etkilenmediğine inanırlar. Onlarbaşarılarının ve başarısızlıklarının kendi kontrollerinde ve nüfuzlarında olduğuna ve eylemlerinin sonuçlarını etkileyebileceklerine inanırlar.
Yenilikçilik: Yenilikçilik, girişimciliğin odak noktası ve hayati karakteristiğidir. Yenilik, yaratıcılığın ticarileşmiş şekli olarak kabul edilmektedir. Yani girişimci açısından yenilik, pazarlana bilen yenilik anlamına gelmektedir. Yenilik konusundaki kararı işletmede girişimci verecektir. Girişimcilik eğilimi yüksek olan kişilerde yenilikçilik davranışının daha yoğun görüldüğü bilinmektedir. Rakiplerden ne kadar farklı olursa rekabetten o kadar başarıyla çıkacağını bilen girişimci, işletmesinin başarısını sağlayacak yenilikleri mutlaka gerçekleştirecektir (KORKMAZ,2002).
Kendine Güven: Bir girişimcinin belirlemiş olduğu hedefleri başarabileceğine inanması gereklidir. Yani girişimci kendi işinde, kendisine saygı duyar ve işi başaracağına dair yeteneklerinin olduğuna inanırsa başarılı olabilir.

Hayatınızdan Gülümseme eksik olmasın.

Öykü, yüzyıllar önce gözlemlenen bir olayı nakletmektedir:
Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti.Önce o köyün mezarlığına girdi.Çünkü kültürlerin, yaşam felsefesinin böyle yerlerde gizli olduğuna inanıyordu.
Gözleri birden mezartaşlarının üzerindeki rakamlara takıldı.Mezartaşlarında 5, 867, 900, 20003, 4979, 7,421 örneği, birbiriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı.Uzun uzun düşündü, fakat bu rakamların anlamını çözemedi Köyün en bilge kişisine gitti, ona sordu:“Nedir bu rakamlar Tanrı aşkına?” dedi.
“Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl mıdır, saat midir?”
Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:“Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız” dedi.“Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız.Öldükten sonra ise, bellerindeki düğümleri sayar, düğümün sayısını mezartaşına yazarız.”
Bilge kişi, karşısındaki keşişin birşey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü:
“Böylece onun ne kadar ‘yaşamış’ olduğunu anlarız.”
Hayatınızdan Gülümseme eksik olmasın.
 

  • SD
  • File Recovery Outlook Repair Company-List Business Directory Computer Directory Dating Directory Undelete Finance Directory RAID RecoveryBeyonce Knowles Katy Perry Internet Privacy Online Marketing Shopping Directory Software Directory Decks Hard Drive Recovery Free Web Hosting Used Cars Zip Codes Marisa Miller Data Recovery Renovations Weight Loss toplist
    Zirve100 Site ekle
    Zirve100 Site istatistikleri
    Zirve100 Site ekle